Beşizler-2 Andersen Masalları… En güzel masallar… Sizler için Edebiyat Çocuk ekibi olarak Andersen Masalları kitabında en çok beğenilen masallardan biri olan Beşizler masalını derledik.
Beşizler-2 Andersen Masalları
Anne “Küçük kızım, kardeşinin yanına gidecek,” derdi içinden. “Varım yoğum iki yavrucaktı, onları yetiştirmek benim için ağır bir yüktü. Allah yükümü hafifletmek için birini elimden aldı. Sağ bıraktığı bende kalsın diye içim titriyor! Ama onun dileği, galiba onları birleştirmek, zavallı kızcağızım yakında beni yalnız bırakıp gidecek.”
Annenin bu korkusuna rağmen, çocuk gitmiyor, derdini sessizce, sabırla çekiyordu. Annesi gündeliğe, çalışmaya çıktığında uslu uslu oturuyordu. İlkbahar geldi. Bir sabah kadın işe gitmeye hazırlanırken, güneş tatlı ışıklarını pencerenin arkasından hasta çocuğun yatağına kadar uzattı. Çocuk, pencerenin alt camına bakarak “Orada gördüğüm, rüzgârda sallanan yeşillik nedir öyle?” diye sordu.
Anne pencereyi araladı. “Aa!” dedi. “Şuracıkta yeşermiş bir bezelye, yaprak bile sürmüş. Bu çatlağa nerden girmiş? Senin bahçen olsun burası, oyalanırsın.”
Bezelyenin büyüdüğünü görsün diye çocuğun yatağını pencerenin yanına çekip, işe gitti.
Akşam döndüğünde “Anne,” dedi kızcağız. “Ben iyileşiyorum. Güneşin sıcaklığı beni diriltti. Bezelye gelişiyor, ben de onun gibi yapacağım, kalkıp şu iyi güneşe teşekkür edeceğim.”
Bu kadar mutluluğa inanamayan anne “İnşallah!” dedi. Çocuğun içini ferahlatan bezelyeye candan teşekkür etti. Rüzgârdan kırılmasın diye destek koydu, etrafına sarılsın diye pencereye bir de ip bağladı. Küçük bezelye bu durumdan son derece faydalanıyordu.
Kadıncağız bir sabah, “Bezelye çiçek veriyor,” dedi. Artık içinde kızının iyileşeceği ümidi belirmişti. Evet, çocuk bu son günlerde cıvıl cıvıl konuşmuş, bezelyenin büyümesini neşeyle seyretmek için yatağında yardımsız doğrulmuştu.
Bir hafta sonra çocuk ilk defa olarak yatağından kalkıp bir saatten fazla dışarıda kaldı. Açık pencerenin önünde güneşte mutluydu. Açılmış pembe beyaz bezelye çiçeğini seyretti. Uzanıp, nazlı çiçeğe bir öpücük kondurdu. Bu, onun için gerçek bir bayram günüydü. Asıl bayram annesininkiydi.
“Sen Allah’ın sevgili kulusun kızım, bu bezelyeyi kendi kudretiyle dikti, senin için yetiştirdi. Annenin kalbine sevinç doldurdu,” diyor ve Allah’ın bir meleği imiş gibi cici çiçeğe gülümsüyordu.
Öteki bezelyeler ne oldu diyeceksiniz… “Var mı beni tutan!” diyerek dünyaya güvenle atılan ilki dama düştü, güvercine yem oldu. Kuşun karnındaki durumu, Yunus Peygamber’in balinanın karnındaki halinden acıklıydı. Akılları fikirleri uykuda olan tembel bezelyeler, aynı yolun yolcusu oldular, hiç değilse bir işe yaradılar. Güneşe ulaşmayı düşünen ikinci bezelye, yağmur oluğuna düştü. Kirli suda haftalarca, aylarca kaldı, şiştikçe şişti.
“Ah, ne kadar tombullaşıyorum,” diyordu. “Yusyuvarlacık oldum. Patlayacak gibi oluyorum. Hayır, dünyada kimsenin işi böyle tıkırında gitmemiştir. Beşimizden en akıllısı ben çıktım.”
Bu sırada genç kız, gözleri sevinçten pırıl pırıl, yanakları sağlıktan pembe pembe, pencerede durmuş, küçük ellerini bezelye çiçeğinin üstünde birleştirerek onu gönderen Allah’a şükrediyordu.
Yağmur oluğu “Bana gelince,” dedi. “Ben kendi bezelyemi hepsinden çok beğeniyorum.” Beşizler-2