Renk Renk Ataçlar. Gönül Açan Öyküler… Hayatı anlatan öyküler… En güzel öyküler… Hikaye örnekleri… Hikayeler… Öykü örnekleri… Çocuklar ve yetişkinler için öyküler… Hayata dair öyküler… Edebiyat Çocuk‘ta bugün…
Bu yazıda ne okuyacaksınız?
Renk Renk Ataçlar -Gönül Açan Öyküler
Komşunun Atı öyküsü için tıklayınız.
Savaş, kıran kırana devam ediyordu. Silahlar patlıyor; uçaklar köyleri ateşe veriyordu. En büyük desteği yanında olan iki oğluydu. Henüz askerlik yaşına bile gelmemişlerdi. Onları askere göndereceği günleri düşündü. Oğullarını bir savaşın ortasında düşününce dayanamayıp sıkı sıkı sarıldı ikisine de. Savaşta tehlike altında olan delikanlıları düşündü. Aileleri kaygı ve özlem içinde anlamsız bir savaşın ortasındaydı. Sahi ne anlamsız ve garip bir şeydi savaş! Anlamsız ve amansızdı! Ailesi olmayan askerleri düşündü. Bir mektup bile gözleyemiyorlardı onlar. Annesiz, babasız olmak, yolunu gözleyen biri olmamak, dönmek için umutlanmamak… Kendisini onların annesi olarak hayal etti. Mektuplar yazmaya başladı bu duygularla.
“Bir Askere.” diye hitap ediyordu. Onlarca mektup yazıp gönderdi. Mektuplar savaş alanına vardığında komutanlar; “Bir Askere!” yazılı mektupları, mektup almayan ya da çok az mektup ve telgraf alan askerlere dağıttı. Askerlerin annesi hiç yorulmadan, bıkmadan; tam yirmi beş askere her gün ama her gün mektup yazdı. Mektuplarına şiirler, öyküler ekledi. Doğum günlerini, bayramları hiç es geçmedi.
Günün birinde umudunu yitirmiş bir askerden mektubuna cevap geldi. Ne yapıp da ona umut vereceğini düşündü. O anda masasının üzerinde değişik renklerde kâğıt ataçları olduğunu gördü. Sarı renkli atacı zarfın içine koyup mektuba şöyle yazdı:
“Bu sarı ataçla sana kucak dolusu sevgi gönderiyorum oğlum! Onu cebine koy ve gittiğin her yerde yanına al. Umutsuzluğa düştüğünde ona dokun ve benim seni düşündüğümü, seni çok sevdiğimi hatırla.”
Diğer renklerdeki ataçları da aynı şeyleri yazıp diğer askerlere gönderdi. Savaş bittikten sonra içinde sarı ataç bulunan bir zarf aldı gönüllü anne. 150 kişilik bir imza listesi vardı mektubun ekinde. Hepsi onun kucak dolusu sevgisini aldığını; umudu ve cesareti kendisinden öğrendiklerini söylüyordu. Zaman geçtikçe diğer ataçlara da isimler verdi. Pembe ataca ‘öpücük’, yeşil ataca ‘uğur’ taktı.
Yıllar geçti aradan… Olumlu düşünmekle ilgili bir seminer veriyordu gönüllü anne. Seminere katılanlara renkli ataçlarla oluşturduğu mesajlaşmaları anlattı. Her birine renkli ataçlardan yapılmış bir kolye hediye etti. Salondaki bir kadın heyecanla ayağa kalkarak; “O sendin demek!” dedi. Kadın bir gün küçük kardeşini ziyaret ettiğini, elindeki kâğıtları tutturmak için bir ataç aradığını anlattı ve şöyle devam etti:
“Aramaya devam ederken buzdolabının kapağına mıknatısla tutuşturulmuş sarı bir ataç gördüm. Alıp kullandım. Kardeşim, görür görmez atacı elimden çekip aldı. Tekrar yerine koydu. Onun askerlik zamanlarından kalma çok kıymetli bir hatıra olduğunu, ona dokunmamamı rica etti. Sebebini şimdi anlıyorum.”
Mektuplarının hiç ummadığı yerlere bile ulaştığını anlamıştı o an. O gün düşündüğü genç askerleri hatırladı. Bu güzel düşüncenin aklına düştüğü anı hatırladı. O anda düşündüğü gencecik oğulları artık kocaman adamlar olmuşlardı. Askerlerini bile yapıp geri dönmüşlerdi. Salonda derin bir sessizlik hâkimdi; kadının gözlerinden yaşlar süzülürken. Yerine oturdu ve cebinden sarı bir ataç çıkarıp avucunun içinde onu sıktı. Sonra da kalbine götürdü. Kucak dolusu sevgi demekti sarı ataç… Etrafında kucak dolusu sevgiler vardı sanki!