Kefene Batan İğne… Kısa hikayeler, çocuk hikayeleri, en güzel hikayeler… Sizler için Edebiyat Çocuk ekibi olarak Kafa Açan Öyküler kitabında en çok beğenilen hikayelerden olan Kefene Batan İğne hikayesini derledik.
Kefene Batan İğne-Kafa Açan Öyküler
Ümitsizlik Hendeği hikayesi için tıklayınız.
Zamanın birinde kendi zengin ama gönlü hiç de zengin olmayan bir tüccar varmış. Cimrilik denilince ilk akla gelen oymuş. Parasını ailesine bile koklatmaz; hatta kendisi bile harcamaya kıyamazmış. Eski püskü kıyafetlerle dolaşır; zengin olduğunu bilmeyenler onu görüp dilenci sanırmış. Kendine bile harcamaya kıyamadığı parasını fakirlere vermek şöyle dursun, biri bir şey isteyecek diye ödü koparmış.
Sağlık da parayla değil ya; adam bir gün hastalanmış. Hem de ağır hastalık. Artık cimri tüccarın günleri sayılıymış. Haliyle bu cimri adamı kimse ziyaret etmemiş. Tek arkadaşı ise mahallenin terzisiymiş. Bu terzi yılda bir kez ona bir kıyafet dikermiş. İşin kötüsü; terzi de birkaç ay önce vefat etmiş.
Utanma belasından akraba ve komşular mecburen istemeye istemeye ziyaretine gitmişler. Terzinin genç oğlu da gelenler arasındaymış. Ölüm değerindeki cimri tüccar, terzinin oğlunu görünce inleyerek şunları söylemiş:
“Belli ki nefesim sayılı. Öbür dünyaya göçme zamanım gelmiş. Ama cehennem beni çok korkutuyor.”
Terzinin oğlu, genç ve bilge bir delikanlıymış:
“Amca, biliyorsunuz rahmetli babam çok iyi bir adamdı. Herkese yardım ederdi. Ölmeden önce bana hep derdi ki: ‘Oğlum terziliği çok seviyorum. İnşallah öbür dünyada da elbise dikmek nasip olur.’ Size bir iğne versem, gidince onu babama verir misiniz?”
Yaşlı adam ölüm döşeğinde bile kendinden bir şey istenecek diye ödü patlamış; ama terzinin oğlu bir şey istemeden yapabileceği bir teklifle geldiği için memnun kalmış ve ‘Tamam’ demiş.
Adam, tamam demiş demesine; ama genç adam gittikten sonra başlamış kara kara düşünmeye. Bu iğneyi nereye koyacağım diye. “Kefenimin cebi yok ki, cebime koyayım. Elimde tutsam, öldükten sonra elimden düşebilir. Ağzıma mı koysam yoksa? Ama o zaman da batabilir.”
İşin içinden çıkamayınca yapacağı son iyilikten vazgeçme kararı almış ve terzinin oğlunu yanına çağırmış:
“Bu iğneyi öbür dünyaya götürmem mümkün değil, onu geri al.”
Genç delikanlı hiç şaşırmamış; zaten beklediği bu cevap karşısında ve şöyle söylemiş:
“Amcacığım, bak bu küçücük iğneyi bile öbür dünyaya götüremiyorsun, kimseyle paylaşmadığın onca parayı ve malı nasıl götüreceksin?”
Ölüm döşeğindeki adam bu sözler karşısında vicdana gelmiş; gencin doğru söylediğini anlamış artık. O caanım paralarını nasıl götürebilecekti ki? Hem götürebilse diğer tarafta geçmeyecekti onlar ve kendisine kolaylık değil ağırlık olacaktı.
Gencin sözleriyle aydınlanan adam son anda da olsa bu gerçeğin farkına varabildiği için şükretmiş. Sonra ise vasiyetini hazırlamış. Vasiyetinde ne yazmış dersiniz?
“Servetimin büyük bir bölümünü fakirlere dağıtın. Bana borcu olan zengin tüccarlara kolaylık gösterin; fakir tüccarlarınsa borcunu silin.”
İğneyi kefenin cebine koyamayacağını anlayan cimri tüccarın aklı ve vicdanı geç de olsa terzinin oğlu sayesinde yerine gelmiş. Ne diyelim? Geç olsun güç olmasın!