Taç beyit, taç beyit nedir ve taç beyit (şah beyit) örnekleri edebiyat ile ilgilenen birçok kişinin merak ettiği konuların başında gelmektedir. Sizler için Edebiyat Çocuk ekibi olarak sizler için bu konuyu araştırdık.
Bu yazıda ne okuyacaksınız?
Taç beyit
Edebiyat, insanlık tarihi boyunca toplumun sorunlarını ya da yazarların toplum için yaptıkları gözlemlerini konu alan edebi anlatılardır. Dünyanın birçok yerinde ve birçok farklı zaman diliminde edebiyat ürünleri doğmuştur. Bu ürünlerin bir kısmı yazılı olarak günümüze ulaşırken, bir kısmı da anonim halk edebiyatı gibi dilden dile yayılarak günümüze kadar gelmiştir.
Edebi metin örnekleri içerisinde yer alan kasidelerde sıklıkla karşımıza çıkan ve şairlerin kendi isimlerine yer verdikleri metinlere denk geliriz. Bu metin türlerinin edebiyat içerisinde ayrı bir yeri vardır. Gelin hep birlikte bu konuyu biraz irdeleyelim.
Kaside nedir?
Kaside, Kaside, genellikle din ve devlet büyüklerini övmek amacıyla yazılan divan edebiyatı şiiridir. Kaside şairlerine kaside-gü (kaside söyleyen), kaside-sera ya da kaside-perdaz (kaside yazan) denir. Türk edebiyatına 13. yüzyılda Araplardan geçmiş bir nazım şeklidir. (Wikipedia)
Kasidenin kendi içerisinde birçok farklı bölümü bulunmaktadır. Bunlardan bazılarını şu şekilde sıralayabiliriz:
- Nesip
- Girizgah
- Methiye
- Tegazzül
- Fahriye
- Taç beyit
- Dua
Kasidenin en önemli ve sanatsal bölümlerinden birisi ise hiç şüphesiz taç beyit kısmıdır.
Taç beyit nedir?
Taç beyit, bir kişiyi övmek için kaleme alınmış olan şiir türü kasidelerde, şairin kendi ismini geçirdiği ve bir çeşit kendisinin imzasını attığı cümlelerdir. Özellikle divan edebiyatında birçok farklı örneği bulunmaktadır.
Genellikle padişahlar, din adamları veya toplumca saygı görülen kanaat önderlerini övmek ve onları sanatsal formlar içerisinde tanıtmak için kaleme alınan şiirlerde, şairler edebi kimliklerini başka insanlara göstermek ve şiirin (kasidenin) edebi niteliğini arttırmak için sıklıkla bu yönteme başvururlar.
Taç beyit örnekleri
Gazel – Ahmet Paşa
Ey fitnesi çok kavli yalan yandum elünden
Bin nâz ile bin gonül alan yandum elünden
Sen şem’ gibi gayr ile meclisde gülersin
Ben akıduram yaş ile kan yandum elünden
Ney gibi delindi ciğerüm ışkun elinden
Her dem iderem âh ü figaan yandum elünden
Yandı dü cihân âteş-i ahumla ve lîkin
Ben senün eyâ şâh-ı cihân yandum elünden
Şol sunduğun âteş midür ey sâki bana kim
Sen aldun ele cam hemân yandum elünden
Her hâr ile sen sohbet idersin dün ü gün ben
Derdün iderem mûnis-i cân yandum elünden
Ahmed çeke cevrüni ve lûtfun göre agyâr
Ey şefkati az şâh-ı cihân yandum elünden
Ahmet Paşa’nın kaleme aldığı Gazel isimli eserinde görüldüğü üzere en son beyitte “Ahmed çeke” olarak başlayan kısımda kendisinin ismini geçirmiştir. Görmüş olduğunuz bu durum taç beyit örnekleri arasında en bilinen örneklerden birisidir. Bahse konu şiirin Türkçesi ise aşağıdaki gibidir.
1-Ey fitnesi çok, sözü yalan sevgili! Yandım senin elinden. Bin naz ile
gönlü kendine bağlayan yandım senin elinden.
2-Sen mum gibi mecliste ellere ışık saçarak gülersin. Ben ise kanlı
gözyaşları dökerim. Yandım senin elinden.
3-Senin aşkın yüzünden benim bağrım tıpkı bir ney gibi delindi. Her an
ah edip inliyorum. Yandım senin elinden.
4-Dünya da öte dünya da âhımın ateşiyle yandı. Fakat ey cihana
hükmeden sevgili, ben senin yüzünden yandım.
5-Sen kadehi eline alınca ben hemen senin elinden yandım. Ey saki,
Bana sunduğun şey ateş midir acaba?
6-Sen gece gündüz değersiz kişilerle sohbet ediyorsun. Ey canımın
yoldaşı, ben senin için dertlenirim. Yandım senin elinden.
7-Senin cevrini Ahmed çeker fakat lütfünü başkaları görür. Ey şefkati
az sevgili. Ben senin elinden yandım, bittim
Baki – Gazel
Açıl bâğun gül ü nesrîni ol ruhsârı görsünler
Salın serv ü sanavber şîve-i reftârı görsünler
Kapunda hâsıl itdi bu devâsuz derdi hep gönlüm
Ne derde mübtelâ oldı dil-i bîmârı görsünler
Açıldı dâğlar sînemde çâk itdüm girîbânum
Muhabbet gülşeninde açılan gülnârı görsünler
Ten-i zârumda pehlûm üstühânı sayılur bir bir
Beni seyr itmeyen ahbâb mûsîkârı görsünler
Güzeller mihribân olmaz dimek yanlışdur ey Bâkî
Olur vallâhi billâhi hemân yalvarı görsünler
Günümüz Türkçesiyle:
- Bağın gülü sen yüzünü aç da nesrini, o yanağı görsünler;
salın servi ve fıstık çamı o yürüyüş tarzını görsünler.
- Gönlüm bu devâsız derdi hep senin kapında kazandı;
hasta gönlün nasıl bir onulmaz derde tutulduğunu görsünler.
- Göğsümde yaralar açıldı, yakamı parçaladım;
sevginin gül bahçesinde açılan nar çiçeğini görsünler.
- Zayıf bedenimdeki kaburga kemikleri bir bir sayılabilir;
beni görmemiş olan dostlar aynen bana benzeyen mûsikârı görsünler.
- Ey Bâki! Güzeller acımaz, şefkat göstermez demek yanlıştır;
vallâhi billâhi gösterirler hele biraz yalvarıgörsünler/yalvarı (parayı) görsünler.