Deneme nedir sorusu deneme yazmak isteyen birçok kişinin merak ettiği sorulardan birisidir. Uzun bir zamandır Türk edebiyatında da geniş örnekleri bu türün ne olduğunu, özelliklerini ve örneklerini merak ediyorsanız yazımızı okuyabilirsiniz.
Bu yazıda ne okuyacaksınız?
Deneme nedir?
Edebiyat, neredeyse insanlık tarihi kadar eski bir anlatı olarak karşımıza çıkmaktadır. Tarihi kazılar ve arkeolojik araştırmalara bakıldığı zaman, tarihin birçok evresinde bir sanat biçimi olarak edebiyat bulunmaktadır. Büyük bir zaman diliminde ve günümüzde var olan edebiyat, kendi içinde birçok farklı tür ortaya çıkarmıştır. Bu türlerden birisi olan deneme ise son zamanlarda insanların ilgisini çeken türlerden birisi olmuş ve okunması gereken kitaplar arasına girmiştir.
Deneme nedir, ne değildir?
Deneme nedir sorusunun ana yanıtı hiç şüphesiz ki denemenin tanımıyla ortaya çıkacaktır. Türk Dil Kurumu (TDK) denemeyi, “Herhangi bir konuda yeni ve kişisel görüşlerle bezenmiş bir anlatım içinde sunulan düzyazı türü” olarak tanımlamıştır. Bu tanımdan hareket edersek, deneme bir kişinin herhangi bir konuda kendi duygu ve düşüncelerini yine kendine has bir dil ile yazılı olarak anlatmasıdır diyebiliriz.
Denemelerde en önemli faktör, samimi bir üslup kullanılması ve kesin yargılara varılmadan duygu ve düşüncelerin aktarılmasıdır.
Basit bir anlatımla denemeyi unsurlarına ayıracak olursa, denemenin var olabilmesi için öncelikle bir düz yazı olması gerekmektedir. Daha sonra bu düz yazının, bir konuya sahip olması şarttır. Hemen ardından ise yazarın o konu hakkındaki duygu ve düşüncelerinin o yazının içerisinde olması gelmektedir. Bu nedenle, denemeyi deneme yapan en önemli unsur ise yazarın metni yazarken samimi bir dil kullanmasıdır.
Deneme nasıl ortaya çıkmıştır?
Bir edebi anlatı türü olan denemenin ortaya çıkış tarihi ile ilgili olarak somut bir veri yoktur. Ancak dünya edebiyatı incelendiği zaman, yaklaşık olarak beş yüz yıldan eski bir tarihe sahip olduğu rahatlıkla söylenebilir. Bunun temel nedeni ise, ortaya çıkan anlatı biçiminin deneme olarak tanımlanmasının başlangıcıdır.
16. yüzyılda yaşamış olan ünlü düşünür ve yazar Michel de Montaigne, çeşitli konular hakkında kaleme almış olduğu yazılardan oluşan eserine “Denemeler” (Essais) ismini vermiştir. Deneme türünün bu kitapla isim bulduğu kabul edilmektedir.
Deneme özellikleri, deneme örnekleri ve temsilcileri
Deneme türünü diğer edebiyat türlerinden ayıran bazı temel özellikler vardır. Aşağıdaki bölümlerde deneme türünün özellikleri, örnekleri ve temsilcilerini görebilirsiniz.
Deneme özellikleri
Denemenin kendi içerisinde birçok farklı özelliği bulunmaktadır. Bu temel özelliklerinden bazıları şunlardır:
- Denemeler samimi bir üslupla yazılır.
- Denemelerde asla kesin hükümlere varılmaz.
- Denemelerde kişinin kendi duygu ve düşünleri ön plandadır.
- Denemeler düşünce yazılarıdır ancak makaleler kadar bilimsel verilere yer verilmez.
- Toplumsal konular, dini konular, aşk, felsefe, siyaset gibi genellikle insanı ilgilendiren konulara yer verilir.
- Konu seçerken herhangi bir sınırlama söz konusu değildir.
- Başkalarının düşünceleri kesin dille reddedilmez; saygılı bir şekilde eleştirilebilir.
- Genellikle düşündürücü, bilgi verici ve yorum yapmaya yardımcı olan metinlerdir.
- Denemelerde konuların pekiştirilmesi için başka kişilerin özdeyişlerine ya da fikirlerine yer verilir.
- Deneme yazarı, kendi hayat tecrübelerinden de bahsederek fikirlerini pekiştirebilir.
- Düşünceler aktarılırken şahsi düşünce olduğunun altı çizilir, asla okuru ikna etmeye yönelik cümlelere yer verilmez.
Deneme temsilcileri
Dünya ve Türk edebiyatında deneme türünde yazılar kaleme almış birçok yazar bulunmaktadır. Türk edebiyatı örnekleri ağırlıklı olarak Cumhuriyet sonrasındadır. Türk ve dünya edebiyatından deneme temsilcilerinden bazıları şu şekildedir:
Dünya edebiyatındaki temsilcileri
- Michel de Montaigne
- Francis Bacon
- Andre Gide
- Miguel Dunamuno
- Maria Rilke
- Charles Lamb
- Joseph Addison
- Ralph Waldo Emerson
- Edgar Allan Poe
- Hippolyte Taine
Türk edebiyatındaki temsilcileri
- Ahmet Haşim
- Ahmet Rasim
- Refik Halit Karay
- Falih Rıfkı Atay
- Suut Kemal Yetkin
- Sabahattin Eyüpoğlu
- Nurullah Ataç
- Cemil Meriç
- Vedat Günyol
- Enis Batur
Deneme örnekleri
Sürü Adamı-Peyami Safa
Bir adam vardır ki, hiçbir düşüncesinde, hiçbir hareketinde “kendi kendisi” olamaz. Ne düşünse, ne yapsa, ne söylese kendini değil, mensup olduğu sosyeteyi, ırkı, muhiti ve dışarıdan aldığı telkinleri dile getirir. Kendiliğinden hiçbir şey bulmamıştır. Başka birinin sisteminden aldığı fikirleri ve akideleri o sistemin sahibinden daha softaca müdafaa eder. İradesi de böyle dışarıdan gelme, yanaşma, iğreti bir hareket mihrakıdır. Bilmez ki, asıl kendi kendisi, kendi içi, sonsuz imkânların, keşfedemediği için körleşen ve tıkanan istidatların tükenmez hazinesidir. Örneğini kendinde değil, hep dışarıda aradığı bir muayyen bir fikre, bir akideye başkasının kurduğu sisteme bağlanır, kalır. Artık ölünceye kadar hiçbir hayatın her şeyi her gün değiştiği hâlde o, sakallı feylesofundan yahut iktisatçı şeyhinden bellediği hiç değişmeyen birkaç âyet içinde kalmaya mahkûm, ilerlediğini sanarak yerinde sayacaktır.
İçinde hep sürü insiyaktan teptiği için, şahsiyetten mahrum, insana en uzak insandır bu. Bir ferttir, fakat şahıs değildir, çünkü onu teşhis için kendisine bakmaya hiç lüzum kalmaksızın, çömezi olduğu ideolojinin, içinde uyuştuğu telkin âleminin firmasını bilmek, onu iptonize eden sakallının adını öğrenmek yetişir.
Bu sürü adamlarının yüz bin tanesi bir tek şahsa muadil değildir. Nüfusunu gerçekten artırmak isteyen bir memleket, bunların sayısını azaltmakla işe başlamalı ve fertlerden değil, şahıslardan mürekkep bir sosyete kurmanın yoluna bakmalıdır.
Bize Göre – Ahmet Haşim
Nereden geldiği ve nasıl başladığı meçhul bir kürk modası, İstanbul’un hemen bütün kadın tabakalarına yayıldı.
Bu moda, dedelerimizin ve ninelerimizin bildiğimiz kürkünü çevirip sırta geçirmek ve kurt veya goril gibi, iri cüsseli bir hayvana benzemek tuhaflığından ibarettir.
Bu moda, o kadar yayılmış ki, şimdi kastor mantosu olmayan hanımın, hiç olmazsa kedi veya fare derisinden bir kürkü olması gerekiyor.
Tırnaklarını uzatıp sivriten ve vücudunu baştan başa tüylü göstermek isteyen kadın, belli ki insandan başka bir hayvana benzemek için uğraşıyor. Kadınlarda bu insan şeklinden uzaklaşma meylinin sebepleri ne olsa gerek?
Kanunlar Üstüne – Montaigne
Kanunlar doğru oldukları için değil, kanun oldukları için yürürlükte kalırlar. Kendilerini dinletmeleri akıl dışı bir güçten gelir, başka bir şeyden değil. Mistik olmak işlerine gelir. Kanunları koyanlar da çok kez budala, ya da eşitlik korkusuyla haksızlığa düşen kimselerdir. Nasıl olursa olsunlar, insandırlar nihayet, her yaptıkları şey ister istemez sudan ve değişkendir. Kanunlardan daha çok, daha ağır, daha geniş haksızlıklara yol açan ne vardır?
İnsan Bilgisi – Montaigne
Alçakgönüllülüğün başka bir çeşidi vardır ki kendini yüksek görmekten gelir. Birçok şeylerde bilgisizliğimizi kabul ederiz, akıl erdiremediğimiz taraflar olduğunu edebimizle açığa vururuz. İsteriz ki bizi dürüst, namuslu adam bilsinler ve başka şeyleri bildiğimizi ileri sürdüğümüz zaman inansınlar bize. Anlaşılmaz şeyleri, mucizeleri uzakta aramaya ne lüzum var, her gün gördüğümüz şeyler arasında öyle anlaşılmaz gariplikler var ki mucizeler oyuncak kalır onların yanında. Bizi dünyaya getiren tohum, o bir damla akıt ne müthiş şeydir. İçinde babamızın yalnız beden biçimi değil, duyguları, düşünceleri, eğilimleri bile var. Bu bir damla su bunca halleri neresinde saklıyor?
Not: Görseller Freepik sitesinden açık lisans olarak alınmıştır.