Şathiye nedir? Şathiye örnekleri nelerdir? Edebiyat Çocuk ekibi olarak sizler için en çok merak edilen konulardan birisi olan şathiye nedir konusunu ele aldık.
Bu yazıda ne okuyacaksınız?
Şathiye nedir?
Şathiye nedir?
Şathiye, halk edebiyatı içerisinde yer alan dini ve tasavvufi şiirlerin mizahi bir şekilde ele alındığı edebi metin örnekleridir. Genellikle anlaşılması zor olan metinler olan şathiyeler, tasavvufi inanca sahip şairlerce inançlar üzerine dalga geçer ya da alay eder gibi ifadelerle kaleme alınmıştır. Buradaki temel amaç mizahi unsurlar barındırılarak düşünmeye sevk etmektir.
Allah ile alay eder gibi yazılmış şathiyeler küfür sayılmıştır. Ama şathiyeler asla küfür değildir. Şathiyeler biçimce komik ve alaylı olabilir ama şathiyede aranan şiirin arkasındaki düşüncedir. Anlanıp yorumlandığında çok derin anlamlara sahip olduğu görülür. Şathiye çok derin tasavvufi konular işleyen felsefi şiirlerdir. (Wikipedia)
Şathiyeler, tasavvuf ehlinin (sufînin) kendinden geçme anında söylediği, ilk okunuşta anlamsız ve inançlarla alay eder gibi görünen ancak yorumlandığında temelinde tasavvufun olduğu görülen şiirler olarak görülmektedir.
Şathiye temsilcileri
Edebiyatımızda birçok farklı zaman dilimlerinde şathiye türünde örnekler vermiş yazar ve şairlerimiz bulunmuştur. Bunlardan bazıları şu şekildedir:
- Kaygusuz Abdal
- Yunus Emre
- Edip Harabi
- Eşrefoğlu Rumi
- Niyaz-i Mısri
Şathiye örnekleri
Ben dervişim diyene,
Bir ün edesim gelir
Seğirdüben sesine,
Varıp yetesim gelir
Sırat kıldan incedir,
Kılıçtan keskincedir
Varıp anın üstüne,
Evler yapasım gelir
Altında gayya vardır,
İçi nar ile pürdür
Varuben ol gölgede,
Biraz yatasım gelir
Oda gölgedir deyu,
Ta’n eylemen hocalar
Hatırınız hoş olsun,
Biraz yanasım gelir
Ben günahımca yanam,
Rahmet suyunda yunam
İki kanat takınam,
Biraz uçasım gelir
Derviş yunus bu sözü,
Eğri büğrü söyleme
Seni sigaya çeken
Bir molla kasım gelir
Yunus Emre
Çıktım erik dalına
Anda yedim üzümü
Bostan ıssı kakıyıp
Der ne yersin kozumu
Uğruluk yaptı bana
Bühtan eyledim ona
Çerçi de geldi aydır
Hani aldın gözgünü
Kerpiç koydum kazana
Poyraz ile kaynattım
Nedir diye sorana
Bandım verdim özünü
İplik verdim cullaha
Sarıp yumak etmemiş
Becid becid ısmarlar
Gelsin alsın bezini
Bir serçenin kanadın
Kırk katıra yüklettim
Çift dahi çekemedi
Şöyle kaldı kazını
Bir sinek bir kartalı
Salladı vurdu yere
Yalan değil gerçektir
Ben de gördüm tozunu
Bir küt ile güreştim
Elsiz ayağım aldı
Güreşip basamadım
Gövündürdü özümü
Kafdağı’ndan bir taşı
Şöyle attılar bana
Öylelik yola düştü
Bozayazdı yüzümü
Balık kavağa çıkmış
Zift turşusun yemeğe
Leylek koduk doğurmuş
Baka şunun sözünü
Gözsüze fısıldadım
Sağır sözüm işitmiş
Dilsiz çağırıp söyler
Dilimdeki sözümü
Bir öküz boğazladım
Kakladım sere kodum
Öküz ıssı geldi der
Boğazladım kazımı
Bundan da kurtulmadım
Nideyim bilemedim
Bir çerçi de geldi der
Kanı aldın gözgümü
Tosbağaya sataştım
Gözsüz sepek yoldaşı
Sordum sefer nereye
Kayseri’ye âzimi
Yunus bir söz söylemiş
Hiçbir söze benzemez
Münafıklar elinden
Örter mâ’na yüzünü
Yunus Emre
Yücelerden yüce gördüm
Erbabsın sen koca Tanrı
Alim okur kelam ile
Sen okursun hece Tanrı
Kıldan köprü yaratmışsın
Gelsin kulum geçsün deyü
Hele biz şöyle duralım
Yiğit isen geç a Tanrı
Garib kulun yaratmışsın
Derde mihnete katmışsın
Anı aleme atmışsın
Sen çıkmışsın uca Tanrı
Kaygusuz Abdal yaradan
Gel içegör şu cür’adan
Kaldır perdeyi aradan
Gezelim bilece Tanrı
Kaygusuz Abdal
Kâf u nûn hitâbı izhar olmadan evvel
Biz bu kâinatın ibtidâsıyuz
Kimseler vâsıl-ı dîdâr olmadan
Ol “kaabe kavseyn”in ev ednâsıyuz
Yok iken Âdem’le Havvâ âlemde
Hak ile Hak idik sırr-ı mübhemde
Bir gececik mihman kaldık Meryem’de
Hazret-i İsâ’nın öz babasıyuz
Bize “Peder” dedi tıfl-ı Mesîhâ
“Rabbi erinî” deyü çağırdı Mûsâ
“Len terânî” deyen biz idik ana
Biz Tûr-ı Sînâ’nın tecellâsıyuz
“Küntü kenz” remzinin olduk âgâhı
“Hakk al-yakîn” gördük cemâlullahı
Ey hoca bizdedir sırr-ı ilâhî
Biz Hacı Bektâş’ın fukarâsıyuz
Zâhidâ şânımız “İnnâ fetahnâ”
Harâbî kemteri serseri sanma
Bir kılı kırk yarar kâmiliz amma
Pir Balım Sultan’ın budalasıyuz
Edip Harabi