Keloğlan Sincap Dostu 1… Keloğlan Masalları… Çocuklar için masallar… Eğlenceli masallar… Eğitici masallar… Ders veren masallar… Edebiyat Çocuk olarak Keloğlan Sincap Dostu 1 masalını sizin için derledik.
Keloğlan Sincap Dostu 1-Keloğlan Masalları
Bir zamanlar, bir köyde, bir kadın ve bir de oğlu varmış. Yoksul bir hayat sürerlermiş.
Oğlanın saçı olmadığı için, ona Keloğlan denirmiş.
Fakirlikten, açlıktan çok perişanlarmış bu ana ile oğlu…
Bazı kereler, evde hiç yiyecek bir şey bulamayınca, Keloğlan, sepetini alırmış eline, düşermiş ormanların içine. Araya araya, bir miktar mantar toplar, getirir ve ana-oğul birlikte yerlermiş.
Yine sıkıntılı bir günmüş. Hava sisli ve yağmurluymuş. Keloğlan, yine mantar toplamak için çıkmış yola, geçip gitmiş dağlara, ormanlara…
Giderken de hep türkü söylermiş. Oysa köylüler arkasından şöyle derlermiş: “Ah Keloğlan, vah Keloğlan, anası ile birlikte açlıktan ağzı kokan oğlan!”
O bütün bu söylenenleri duymazmış, çünkü ıslıkla birlikte Keloğlan türküleri söylermiş.
Ormana girmiş.
Kocaman ve upuzun kuyruklu bir tilki görmüş.
Korkusundan feleğini şaşırmış. Bir ağacın arkasına gizlenmiş. Çok uzaklardan gelen tavuk gıdaklamalarını duyan tilki, daha durur mu, bir anda gözden kaybolmuş.
Bizim Keloğlan’ın korkusu gitmiş, neşesi yerine gelmiş, başlamış mantarları heybesine atmaya. Yorulmuş, getirdiği ekmekle çökeleği katık edip yemiş. Dibinde oturduğu pelit ağacının tepesine yukarı şöyle bir bakınmış. Bir sincap görmüş. Bayılırmış sincaplara. Onların daldan dala atlayışlarını keyifle seyredermiş.
Fakat bu gördüğü sincap pek sakinmiş. Öylece otururmuş. Canı sıkkınmış. Sincap da bakınıp dururmuş Keloğlan’a. Bir çırpıda inmiş ağaçtan.
Sincabı kucağına almış Keloğlan, öpüp sevmiş.
İçlenen sincap, gözyaşlarına boğulmuş, bir zaman ağlamış. Dertli sincap, böyle bir arkadaş bulmaktan dolayı da için için sevinirmiş.
Dile gelmiş: “Ne işin var buralarda Keloğlan, mantar seni ne kadar doyurur ki?”
Dertlenen Keloğlan, gözyaşlarını sile sile söylenmiş: “Fakirlik işte,” demiş, “anam için geliyorum ben buralara. Yoksa, bir boğazımı nerede olsa doyururum.”
Çok acımış sincap, “Ben,” demiş, “sana bir iyilik yapmak isterim, gel benimle.”
Keloğlan’ın böyle bir öneriye olumsuz bakması mümkün değilmiş. Sincapla birlikte çıkmış yola.
Gitmişler, gitmişler, çok sık bir ormana gelmişler. Dikenler tamamen ormanı kapatmış. Tabii, Keloğlan, nasıl yürüsün, kel kafası, yüzü, her yanı kanamış.
Sincap almış sırtına Keloğlanı, daldan dala, ağaçtan ağaca sıçraya atlaya, koca ormanı geçmişler.
Bir dereye inmişler. Fakat suyu fazlaymış. Keloğlan, geçememiş. Sincap burada da arkadaşına bir iyilik yapmış ve suyu geçirmiş sırtına alarak. Bir müddet daha dağ, bayır aşmışlar.
Gayet üzüntülü olarak sincap demiş ki: “Ben buradan öteye gidemem. Sebebini sorma.” Uzaklardaki kayalıkları işaret ederek, “Şu kayalıkları görüyor musun?” demiş, “işte oraya varacaksın. Orada keklikler vardır. Sana üç tane soru soracaklar. Eğer bunlara doğru cevap verebilirsen, nelerle karşılaşacağını görürsün.”